

aşk bir kere kaçınılmazdır
seni sevdiğimde bir kaç yaşında
seni sevdiğimde bir kaç yaşında
ülkenin sokaklarında yüzlere baktıkça
saf mutsuzluğun saklanmayan çabası
pis binaları kadar çirkin yüzleri
burada her cümle ben ile başlar
sosyal caniye dönüşme tehlikesi var
ama mutsuzlukları çirkinlikten değil
çirkinlikleri inkarladığı kötülükten
bu yüzden şeytanı uydurmuşluğu
utanmadan bir de şeytandan korkan
her yanlış yanıtta akımı arttıran öğretmen
sen kim tarafından denekleniyorsun sanki
konuşabiliriz belki başka bir çağda
birini, bir şeyi kendinden çok sevdiğinde
aciz ve yalnızlıktan korkan, şeytan.
bildiğimizle hiç ilgisi yok
bunun bizimle ne derdi var
baştan sona bunun üzereyiz.
biliyorsun
dairede sonsuz yön var
doğduğu andan sayısızca
battığı ana kadar olasılık
güneş
ah ışığı beynimizi kanatır
koma halinde taklalar, taklalar
biliyorsun
doğmak ve ölmek üzerine
öncesini hatırlamadığından
hep sonrasından korkacaksın
ah kaygısı beynimizi kanatır
aşk halinde aralar, aralar
biliyorsun
sondan başa sevmek zorundayız
bunun bizimle hükmü var
bildiğimizle hiç alakası yok.
ruh güneşin etrafında dönerken
sevebildiğin kadarı kalır
biliyorsun
ama
bildiğimizle hiç ilgisi yok
bunun bizimle ne derdi var
baştan sona bunun üzereyiz.
ben uzun yıllardır seni seviyorum
ben hergün en az bir kaç kere
ben seni içimden geçiriyorum
ben bazı geceler muhakkak
seni rüyalarımda görüyorum
seni hep iyi ve hep güzel.
çünkü zamanı umursamayan
çünkü bitmek nedir bilmeyen
çünkü içim nedir tek görebilen
özel kalmaktan bahsetmiyorum
özellikli yaşamak bütün bedende
birimiz diğerimizde ölümsüz.
aynı anda aynı şehirlerde
farklı anda aynı şehirlerde,
başkentlerde
hiç ayrı kalamamış olmamız
çünkü zamanı umursamayan
çünkü bitmek nedir bilmeyen
yaşatmaktır yaşamaya çalışırken
mutlu anlarda hep özlemek
çok zorlarda daha özlemek
ayrılık dert değil sevgilim
seni rüyalarımda görüyorum
seni hep iyi ve hep güzel.
ben uzun yıllardır seni seviyorum
Buğra Kavukçuoğlu
sıfatsal ölümünden sonra hiçbir şey
hiçbir şey yok hayatım hayatımda
incelikli bir gülüş, ukela göz kırpış
okunabildiğinde doğru gözlerle gizi
herbir şeyin adı olan ayak bilekleri
rahat
hazır ol
seviş şimdi
büyü ödülünü
durmadan çalış
kadere inan şimdi.
üst üste bin defa yaşadım
böyle aptallık görmedim
kalbini gördüm denk
nasıl sıkı sarıldım
ah seviş şimdi
rahat ve hazır ol.
önce deler sonra geçer sevmek
kötülükle alakadar her şeyi.
uyuşturma kendini sana sesleniyorum
bize uyarıcı gerek erek erek
uyuşturma kendini sana sesleniyorum
yatmışım didaktikle lik lik
dert olmasın
beraber uyanalım dert bu.(olabilir)
şimdi devlet bize ne veriyor
bahsettiğinden çok uzaksın
baktığın anda anlarsın bebeğim
kızamayız birbirimize diktatörler.(traktörler)
en güzel küfürleri ürettirir bize çünkü.
şu an sıkıldım varoluş anlatmaktan
aşktan bahsedip uygulamaya geçesim
bununla beraber bir teokratın bacaklarını
öpmek, sevmek, okşamak, eteğini aniden
yukarılara çıkartıp aynı yerde ağzımı istiyorum
kimse kimseyi kıskanmazsa bir gelecek gün. (neden olmasın)
artık kimse’yi kullanmaktan vazgeçeceğim
o teokrat, dua yerine öpmeyi anlayacak
alışkanlık çok püsür ya da aşk diyelim
eskidiğini düşünen sevgili uçak sansın
gürültü alçaktan süzülünce gelir aslında
gel beraber asfalt da olsa yürüyelim 0’da
belki o zaman saymaya başlayabiliriz de:
biri ne olur atlayalım. ne olur? (2,3,4,22,7)
şu anda da bu konuları ayrı ayrı
anlatmaktan boğulmalara giriştim
beraber bağlayabiliriz bir kaşık
aşkla.
uyuşturma beni, uyuşturma kendini
gel uyuşalım aynı kocaman yatakta.
umut beni kışkırtıyor.(geliyoruz)
kimse kabul etmeyecek
biz yine devam edeceğiz
sevmek
göreceli değil ki
iyi vardır
kötü vardır
bak yine kimse
kabul etmeyecek
sevmek vardır
sevmek yoktur.
biz yine de güleceğiz.
nerede okumuşsun ne kadarmışsın
beni seni kıracak bunlar her olasılıkta
ah ben bu sınıfların ağzına kalayım
mezuniyet dediğin mutlak ölümdür
kutlama!
en aşağıda ne güzel şeyler oluyor
bilemezsiniz başınızı kaldırmadığınızdan
eteğini başıma geçirdiğinde anlarım,
alınganlığım kendini koruyan şımarık.
çorabını yırttığımda hazla yanımdan,
evinden koşarak çıkar bulmuşluğum.
kendimi bahis edebilirim bir an o an,
bana kutsal açılmış kabul şöleninde.
doruktaki titrek tek adını bağırdığında,
işte hepsini unutacağım sonra ve yine.
eteğini başıma geçirdiğinde anlarım,
şımarık kendini koruyan verişgenlik
çıkmak üzerine artık düşünmüyorum
içinden.